Yücel
ŞİMŞEK'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor:
"Devrimin
mühendisliği için yanıp tutuşuyordu"
"Ben kendimi, ancak halkıma hizmet
edebildiğimde, onun sorunları için mücadele edip, onun sorunlarına çözüm
getirebildiğimde bir mühendis olarak görebilirim. Verdiğim mühendislik hizmetleri
halkımın yararına olmalı, işte o zaman mutlu olabilirim."
Yaşam dolu, capcanlı, neşeli Yücel'imiz bunları
söylerdi daima.
Kendi ve düzenin çıkarları için mesleki
yeteneklerini, olanaklarını kullanan insanlara karşı her zaman mücadele etmiş,
acımasızca onları sorgulamıştı.
O örnek bir insan, halkını düşünen bir görev adamı
olma azmini sürekli kılanlarımızdandı. Ezilmeyi ve sömürülmeyi yaşadığından,
sömürü ve baskıya karşı yüreği kin doluydu. Yılgınlığın, ihanetlerin kol
gezdiği bir dönemde; kişiliğini ayakta tutabilmiş, olumsuzluklardan uzak kalmıştır.
Mesleğini daima halkımızın çıkarları noktasında
değerlendirdi.
(Bu anlatım, Haziran
Yayınevi tarafından yayınlanan “Bize Ölüm Yok” adlı kitapta yayınlanmıştır.)
***
Bir yoldaşı
anlatıyor:
“Devrimci
Solcu olma kararı, onu en mutlu eden kararıydı”
Yücel’le 12 Temmuz katliamından önce tanışmış,
beraber çalışmaya başlamıştık. Kısa sürdü bu birliktelik, kısa ama oldukça güzelliklerle
dolu. Hareketimize oldukça bağlı, mücadelede kararlı gelişime açık yeni bir
insandı. Oldukça saf ve temizdi, üniversitede okurken herkes tarafından sevilen
bir insanmış. Tüm siyasetler onu kendi saflarına kazanabilmenin yarışı
içindelermiş desek yanlış olmaz. Ama o olması gereken safı belirlemiş, Devrimci
Solcu olmuştu, bu kararı vermesi ise onu her zaman mutlu etmiştir.
Ailesini anlatırdı, yoksul bir aile imiş, tüm
yoksulluklara olanaksızlıklara rağmen onu okutmaya çalışmış. Okulu bitirince
kısa süre mesleğinde kalmış, bu düzen içinde daha fazla yaşayamayacağını
anlayarak kavgaya kendini tümden sunmuştur. Benim ailem gibi milyonlarca aile
var kurtarılmayı bekliyor diyordu.
Bulunduğumuz alanda ikimiz de yeniydik, gerçi o
benden biraz daha önce gelmişti. Kendisinden istenen işi titizlikle yerine getirmeye
özen gösterirdi. Yoldaşlarına büyük bir sevgi ile bağlıydı kimseyi incitme
kırma onun doğasında yok gibiydi. Eleştirilerini kırmadan yapardı, eleştiri
aldığı zaman da kafasını önüne eğer, bir daha yapmayacağına söz verirdi ve
dediği gibi de yapardı. Onunla hemen hemen her gün
görüşüyorduk. Hafta sonları ise bize gelir kalırdı. Geleceği zaman onun sevdiği
yemekleri yapardık, o evde yalnız kalıyordu, doğallığında herşeyi
de kendisi yapıyordu. Gerçi eve gelip gidenler vardı, onlardan abi diye söz ederdi. İllegaliteye
çekilmesiyle birlikte herşeyi kendisi öğrenmek
zorunda kalmış, o güne kadar annesi ona tek bir iş dahi yaptırmamış, herşeyi abiden öğreniyorum derdi. Abimiz
oldukça yetenekliydi ve onun gelişimine oldukça katkıda bulunuyordu. Her öğrendiği
yeni şeyle birlikte oldukça coşardı, öğrenmeye istekliydi, gelişmeye açık
olması bir çok sorunun daha kolay aşılmasını
sağlamıştı. Abimizden ne zaman eleştiri alsa hemen
bize söylerdi. Bir gün morali bozuktu, kendi kendine kızıyordu bu sefer daha farklı
bir ifade vardı yüzünde. Yaşanan olayı anlatmaya koyulmuştu: Çizim masasında bir
şeyler yapıyordum ama yanlış oluyordu, bu arada ben gayri iradi elime aldığımı
buruşturup çöpe atıyormuşum abi de beni izliyormuş.
Artık dayanamamış bu şekilde ne yaptığımı, neden kağıtları
boşa attığımı onlara para verildiğini vs. söylemiş. O da onları parayla değil
de bir ilişkisinden aldığını söylemiş. Bu gerekçesi nedeniyle gönlü rahatmış.
Ama abi bunun üzerine olabilir demiş, hepsi de
devrimin malı değil mi, ister parayla istersen başka şekilde al, değişen bir
şey oluyor mu? Daha bir çok şeyler söylemiş. Yücel son
derece utanmış, bunların üzerine bize geldiğinde hala yaptığından pişman,
kendine kızıyordu.
Oldukça neşeli, şakacı, kabına sığmayan birisiydi.
Ezilen halkımızı çok seviyordu, iyi bir Devrimci Solcu olmak için tüm engelleri
aşmak için çaba sarfediyordu. Onunla güzel bir
birliktelik yakalamıştık, bu uyumlulukla işimizi büyük bir haz duyarak coşkuyla
yapıyorduk.
***
Mahallesinden bir tanıdığı anlatıyor:
Yücel 1967 yılında İstanbul'un yoksul emekçi
semtlerinden Nurtepe'de dünyaya geldi. Emekçi bir ailenin
çocuğuydu. Tüm emekçi aileler gibi onun ailesi de maddi sıkıntılar içindeydi.
Okul çağına geldiğinde hem bir emekçi hem de bir öğrenciydi.
Tüm mahalle onu zeki, cesur, çalışkan, mütevazı,
saygılı, yardım sever olarak tanımıştı. Yücel bu özelliklerini devrimci
kişiliğiyle taçlandırdı. Herkesin saygısını bir kez daha kazanmıştı. Üniversiteyi
kazandıktan sonra devrimci mücadele ile tanışarak kavgaya atıldı. O artık halkı
için, özgür vatan için mücadele veren bir kavga adamıydı. Okulunu bitirdikten
sonra eskisi gibi sık göremiyorduk. Bize uğradığı bir gün kardeşim Grup Yorum
dinlerken "Bu kaseti kim dinliyor" diye sormuş, kardeşim "Abim dinliyor" demiş. Yücel de kardeşime Grup Yorum
kasetlerini tüm çevremize ve arkadaşlarımıza dinletmemiz gerektiğini anlatmış.
Sık sık görmesek de beraber olduğumuz zamanlar
bizlere mutlaka öğretici bir şeyler anlatırdı.
Şehit düştüğünü öğrendiğimde bizleri çok sarsmasına
rağmen düşmana karşı kinimiz daha da artmıştı. Onu tanıyan herkes cellat sürülerine lanetler yağdırıyordu. TV ve yazılı
basının tüm terörist demagojilerine rağmen tüm mahalle
halkı ona ve mücadelesine sahip çıkarak "Yücel terörist olamaz, asıl onu
öldürenler teröristtir" diyerek 12 Temmuz şehitlerini sahipleniyorlardı.
Şimdi yüzlerce Yücel kavganın içinde yaşıyor.